yuce sevgim
  Cephe
 
 


Cephe

yıl 2015 3. dünya savaşı biteli henüz iki saat oluyor. bu bitiş saati bütün çatışmaların bittiği anlamına gelmiyor elbet. hala çatışmaların devam ettiği yerler var. pek çok yer teslim olmaya meyilli değil. tabi kolay değil onca yıl korudukları vatanlarını bir antlaşma metniyle hemencecik vermeleri. yani bu bitiş süresi resmi gözüken bir süre ama savaş hala bitmedi bizim açımızdan. bu güzelim ülkeyi teslim etmeye hiç bir şekilde niyetimiz yok. sonuna kadar savaşacağız. sonuçta bu tür antlaşmalar tarihte de yapıldı ama bu antlaşmalara da her savaş sonunda uyulmadı ki. Çok yorgunuz. kendi bölgemizi terketmemek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. açlık ve bulaşıcı hastalıklar neredeyse yaşamımızın bir parçası oldu. onlarla yaşamayı öğrendik. tek sorunumuz cephane aslında. cephane bulmamız gerek. bu kadar az cephane ile burayı müdafaa etmemiz çok zor. ne yapacağız bilemiyorum. bir iki çatışmaya dayanabiliriz ama daha fazlasını kaldıramayız. aslında savaşı kazanan ülke olduk fakat yandaşı olduğumuz ülkelerin kaybetmesi bizim de yenilmemize neden oldu. onlar yenik diye bize de yenik etiketi yapıştırıldı. bu bana tarihte 1. dünya savaşını hatırlattı. savaşın galibi olmamıza rağmen yenik sayılmıştık o savaşta. bütün düşman ülkeler vatanımıza akın akın saldırmış ellerindeki antlaşmalar gereği vatanımızı parça parça lamaya çalışmışlardı. alah an mustafa kemal vardı o zamanlar. peki şimdi ne yapacağız. kimimiz var. acaba hangi kumandanımız bir kahraman olarak tüm saldırılara karşı direnecek. antlaşmalar imzalandıktan sonra 1 saat bile geçmeden tüm ülkeyi paylaşmak için işgalci ülkeler saldırdı. sanki önceden hazırlık yapılmış gibi aynı anda saldırdılar. o saldırılardan itibaren geçen 1 saatlik süreçte kayıbımız çok oldu. özellikle benim bulunduğum birlikte. binbaşı vedat ve yüzbaşılar orhan ve sermetin şehit edilmesinden sonra birliği yönetmen sadece bana kaldı. sadece bir yüzbaşıydım. belki orhan yüzbaşı ya da sermet yüzbaşı kadar iyi değildim ama bubir saatteki iki saldırı da burayı koruyabilmiştim. küçücük bir ekip kaldık sadece. 60 kişi ya varız ya da yokuz. belki de bunlar benim son anlarım. belki de son kez nefes alıyorum. çevre köylerden cephane aramaları için gönderdiğim 10 askerden hala bir ses çıkmadı. Ümidim hala devam ediyor fakat her an azalarak. İşte bir gürültü koptu gene. bir bomba düştü. kahhretsin!!! herkesi görev yererine yollamaya başlıyorum. düşman kaç kişi onu bile bilmiyorum. yapmam gereken eğer burası kaybedilecekse bile en kahraman şekilde kaybedilmeli. hepimiz kazanmak için çarpışacağız. -asker erhan gel buraya! -emret komutanım! -düşma kaç kişi asker? -200 kadar komutanım. ayrıca iki adet te tank gördüm. 3 kadar da helikopter. -onlarla başedebilir miyiz? -başımızda siz varsanız hiç şansları yok komutanım. Şimdi ne yapabiliridm. bir avuç askerle ne bu kadar kuvvete karşı ne yapabilirdim. ne tanksavarımız var ne de roketatarımız. sadece mermilerimiz var ki onlarda kısıtlı. düşmanın ilk saldırısında 5 erimiz birden şehit oldu. bu ilk saldırı askerlerin hiç bir şekilde moralini bozmamıştı. benim de bozulmamalıydı. asker sayımızın az olduğunu tahmin etmiş olmalıydı düşman. 50 kadar askerini önden yollamıştı. bu askerler kayalık olan araziyi en iyi şekilde kullanarak yaklaşıyorlardı. İşte bu kayalıklar onların işine geldiği gibi bizim de işimize gelebilirdi. birincisi o araziyi onlardan bin kat iyi tanıyorduk. zamanında az atış talimi yapmamıştık. santimine kadar biliyorduk orayı. tanklar da buraya yaklaşamayacaklardı. ayrıca düşman askeri de içimize girince ateş etme imkanları kalmayacaktı. İki tankın ateşine iyi dayanabilirsek onların da mermileri bitecekti. ani bir kararla gelen askerlere ateş edilmesini istedim. orayı çok iyi bilen askerlerimin ateşi sonuuc ilk ateşte 10 kadarını yere sermiştik. geri çekilmeye başladılar. onlar geri çekilirken 6 7 kadarını daha yere indirdik. bu acemice saldırıları onlara pahalıya mal olmuştu. hiç beklemedikleri bir anda çok yoğun bir ateşe tutmuştuk onları. lakin mermilerin çoğu da kayalara falan çarparak heba oldu. zaten az miktarda olan cephanemiz azalmıştı. sonuçta da ilk birlik geri çekilmişti. bu sırada tank atışları başladı tekrar. düşmanın da cephnesi az olmalıydı. top atışları fazla uzun süreli sürmüyordu çünkü. İşte o sırada helikopterlerin sesi duyuldu. Şimdi mahvolmuştuk. Çünkü bu helikopterlere mermi işlemesi imkansızdı. roketatarımız falan da yoktu. perişan olmuştuk. o sırada ard arda patlamalar duydum. kayalıkların üzerine düşen helikopteri uzun süre unutamayacağımı anladım. İkincisi de geri dönerken patladı ve düştü. Üçüncü helikopter ise kuyruğundan vurulmuştu kaçmaya çalıştı. İlerledi ilerledi ve artık dayanma noktasının son haddinde yere çakıldı. Çakıldığı yerde her ne kadar ondan kaçmaya çalışsa da düşman tankı duruyordu. etrafa baktığımda cephaneye yolladığım erleri gördüm. 5 kadar roketatar bulmuşlar sadece. başka hiç bir şey bulamamışlar. bunları sonra öğrenmiştim. bu roketatarları da bizim konvoylarımıza tuzak kurmaya çalışan düşman askerlerinden bir çatışmayla almışlar. bu sırada onbaşı serveti de kaybetmişler. düşmandan bu roketatarlar ile birlikte biraz da cephane bulmuşlar. nedense bir savaş ortamında bu askerlerde bu kadar az cephane olması şaşırtıcı idi. Özellikle roketatar mermisinin 6 adet olması çok şaşırtıcıydı. bu mermilerde helikopterleri vurmak için kullanılınca geriye hiç bir şey kalmadı fakat düşmana ağır bir hasar verilmişti. bu askerlerin helikopterlerin saldırıya geçmesi durumunda yardıma gelmeleri gerçekten mucize idi. nereden nasıl geldiklerini sorduğumda ise araziyi düşman bilmediğinden kolay geldik idi. Şimdi kayalıklar da bizden yanaydı. karşımızdaki büyük güçle eşit bile sayılabilirdik. askerlerin inancı bu savaşı bizim lehimize çevirmişti. sonuçta ilk saldırıda düşmana verilen hasar bunun kanıtıydı. ayrıca 9 kadar askerin 5 adet roketarı çok kısa bir sürede doldurup ateşlemeleri is ayrı bir başarıydı. bu süre içerisinde de helikoptelere karşı gizlenmeler ise ayrı bir başarıydı. bu inançla savaşı kazanmalıydık ve kazanacaktık. askerlere son emrimi verdim. kayalıkların olduğu bölgeyi en iyi şekilde kullanarak açıktaki düşmana saldıracaktık. tek sorunumuz mermilerdi. o yüzden çok iyi nişan almamız gerekiyrdu. 60 kadar askerle cephane aramaya gelenler ile beraber sadırıya geçtik. zafere ulaşmak için ölmeye gidiyorduk. ne olduğunu anlayamayan düşmana var gücümüzle saldırdık. o toprakları yeni gören düşmana karşı karşılarında santimine kadar bilen bir birlik vardı. düşman tek tek yokediliyordu. en sonunda olan oldu ve kaçtılar. gerilerinde 100 kadar ölü ve cephane bırakarak kaçtılar. bizim ise kaybetitğimiz 10 kadar er ile cephanenin büyük kısmı idi. cephane idi. kazandığımız ise zafer ve inançtı. kazanmıştık. bu vatanın ufacıkta olsa bir parçası dahi olsa toprağını kurtarmıştık. Şimdi gene bekliyoruz. o sırada bir er yanıma yaklaştı.. -komutanım! -söyle asker. -komutanım baş kumandanımız komutan rahim güçveririn antlaşma metnini şu iki saatteki olaylardan dolayı reddettiği haberini aldık. bu güzel bir haberdi. vatan sahipsiz değildi...




 

 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol